Özneleşmek-1

Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz”

Marks & Engels

Anlayanlar için dünyanın hâl-i pürmelâli, 20. yüzyıl devrimlerinin çoklu iç ve dış faktörlere dayalı yenilgisini emperyalist-kapitalizmin ebedi zaferi zannedenlerin hazin yanılgısının çıplak bir fotoğrafıdır…

Dünya kapitalizminin, onun sivri ucu mali oligarşinin hiç başarı kazanamaması değildir sözkonusu olan. Aksine son otuz yılda küresel kapitalist örgütlülük, görece  önemli başarılara imza attı. En önemli başarısı ise hiç kuşkusuz, muhalif dinamikleri de kendine benzetmesi, mülkiyet dünyasının epistemolojsini, sosyokültürel kod ve paradigmalarını kutsar hale getirmesi ve ciddi çapta çürütmesidir.

Burada sözkonusu olan, “yeni bir vahşet çağı”nın mimarı dünya kapitalizmine, onun kendine taktığı yaldızlı vitrin isimlerine aldananların derin yanılsamaları ve “tarihin sonu”“zamanın ruhu” gibi ideolojik masalların efsununa kapılan “özne”lerin hazin hâlidir…

Son otuz yıllık tahripkâr ideolojik istilanın kimi sonuçlarından olan mal/mülk, mevki/makam, övgü/ödül tapıncının; beşeriyet tarihini medeniyetler, cins/cinsiyet, etnik ve inanç kimlikleri arasındaki sonsuz boğazlaşma döngüsünden ibaret görme yanılsamasının;  mevcut ihtilaf ve çatışmaların derinliğindeki asli sebepleri, başat sınıfsal nedenler bütününü ve tüm bu kaotik görüngülerin tarihsel/toplumsal arka planını, maddi alt-yapıdaki dayanaklarını kavrayamayan bir ufuk sefaletinin de kristalleşmesidir…

Sözün özü, kapitalizmin kendisiyle birlikte, seçenek üretmeye muktedir muhalif dinamikleri de krizden krize sürükleyerek çoklu yabancılaşmanın en derinlerine doğru çekmesi nesnel bir gerçektir. Ve bu gerçeklik, evrensel olduğu ölçüde yerel, yerel olduğu kadar da evrensel bir olgudur…

  • Peki bu nesnel gerçekliğe karşı -hep mevcut örgütlü kötülük bilançosunu tekrar etmek yerine- nasıl, hangi örgütsel formlar, mücadele metodları ve ittifak güçleriyle müdahil olunup yeni bir varoluş hattı örülecektir?
  • Nesne(l) olanın karşısına hangi alternatif özne(ler) ile çıkılacak?
  • Stratejik faaliyeti yerine yıllarını ve enerjisinin esasını anma/yıldönümleri, protesto ve dayanışma kampanyaları gibi rutin çalışmalara hasreden bir steril döngüden hangi radikal hamlelerle silkinip çıkılacaktır?
  • Tekil ve kollektif öznelerin irade ve eylem ortaklığı hangi ufuk çapı, tarih bilinci ve stratejik doğrultuyla başarılacak?
  • Birlikte yol alması gereken çevreler, oluşumlar için, “biz onları Marksist görmüyoruz ki” diyebilen irili-ufaklı komünist noterlik merci izanı hangi kapsayıcı politik, pratik ve örgütsel atılımlarla aşılabilecektir?
  • Yeni türde batini ilahiyatçılığın, mikro-milliyetçiliğin, egosentrik ve etnosantrik sapmaların; sistem içi düşünüş formlarını koşullayan düzene entegre yaşayış tarzlarının, kısa sürede iktidar olamayınca militan geçmişinden bin pişmanlık duyma ve hep kendini ya da yürüyenleri suçlama psikozunun komünist sol zihin dünyasını dumura uğrattığı verili koşullarla hangi eğitim mekanizmalarıyla baş edilecek?
  • Sünnetten nikaha, toplumsal cinsiyet rollerinin bilinçaltı ya da gönüllü kabulünden mülk temelli namus/ahlak anlayışının zımni veya cevvalce onayına; ideolojik esnaflaşmaya, dijital medya alemindeki narsizm kaynaklı starlaşma furyasına, geleneksel erk ve servet egemen toplumun bütün norm ve “normal”lerini sorgulayan komünist aydınları hedefleyen yaftalama ve linç kampanyalarına çanak tutmaya kadar uzanan bir ideolojik eksen dağılması hangi birikim ve çabayla yeniden ve daha üst düzeyde üretilip inşa edilecek?

Ya iyiden iyiye karikatür bir hâl alan (saygı ve takdire şayan tüm itiraz/direniş ve derleniş çalışmalarını tenzih ederek) şu ironik bilançoya ne demeli?

  • Radikal sol politik sahnede grup çok, grupçuk enflasyonu rekor kırıyor, herkesin ortaklaşa yakındığı grupçuluk illeti göz çıkarıyor, ama ortalıkta grupçu yok!
  • Çok sayıda reel ve yarı-sanal “öncü özne”nin kongre ve konferansları, genel kurul ve kurultayları (ufak-tefek eksikliklerin! haricinde) neredeyse şaşmaz tarzda “başarıyla” sonuçlanıyor. Sonrasında ise aynı“başarı”yla sürgit devam eden  erime, yapay ayrışma ve bireyler arası ihtilafların örtüsü işlevini gören “derin ideolojik-politik görüş ayrılıkları”nın  döngüsel yeni öyküleri…
  • Ve her nasıl oluyorsa, aynı ideolojik-politik dalga boylarında seyreden, aynı veya benzer çalışmalar ifa edip de bazılarının diğerlerinden daha “komünist” olmaları mümkün olabiliyor!

Özne kavramının içeriğini salt politik alanla sınırlayıp daraltmak, onun asli rolünü, tarihsel/toplumsal plandaki köklü/devrimci ve zihniyet dönüştürücü işlevini kavramamak olur.

Özne olmak, her şeyden evvel ve en genel planda her rüzgârla sürüklenmemek, baskı ve şok sarsıntılara direnç göstermek, kaderini elinde tutmak ve “karanlıkta görebilmek”tir

Fernando Pessoa’nın“siyasi bir fikre sahip olma, hiçbir fikre sahip olmamamın en kolay yoludur” sözündeki diyalektiği gereği gibi anlamaktır…

Siyasal sahnenin ihtilaf halindeki politik güçlerinden birine taraf olmayı, iktidar talep etmeyi, iktidar olmayı da egemenlerle yer değiştirmek ya da “burjuvaziyi devirelim biz yiyelim” gibi algılamayı, bunu da düşünce sanmak biçimindeki zihinsel çoraklığı ve yanılsamalar yumağını köklü tarzda ardına atmaktır.

“Zamanın ruhu”na secde etmemek, gereğinde taburesinden vazgeçmeyi gönüllüce göze almak, “devrimcilik” yapmak yerine komünist olmayı bütünlüklü bir yaşam tarzı olarak benimsemek, tanınmaz haldeki duygudaşlık ve anlam birliğini, çözülmenin eşiğindeki irade ve eylem ortaklığını yeniden tesis etmek ve söz konusu  yetkinleşme düzeyini de toplumsal çapta dönüştürücü ve etkin kılmaktır.

***

Kendinden önceki sınıflı toplum mirasını devralan kapitalist dünya nizamının türlü yağma, sömürü, esaret ve eşitsizliklerin, muhalif dinamikleri de kapsayan çok boyutlu bir yabancılaşma ve yozlaşmanın abidesi olduğu gerçeği, komünist özne olma iddiasındakiler için bir sır olmasa gerektir.

Peki bu tarih bilincinin sosyo-politik karşılığı/gerekleri ne(ler)dir ve özne olma hedefi olanlar için pratik bakımından ne ifade eder?

Yarım yüzyıl önce KAYPAKKAYA’nın şahsında sembolleşen, gencecik ama derin kökleri Paris Komünü’ne, Komünist Manifesto’ya dek uzanan radikal, bir o kadar da bilgece bir itirazın günümüz komünist nesillerine yüklediği sorumluluklar nelerdir?

Devam edecek…